Bilim insanlarının denizlerde araştırmasından korkutan sonuç
İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi’nde bakılırsav yapan 5 araştırmacı, İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesine ilişkin R/V Yunus-S araştırma gemisiyle iki farklı araştırma gerçekleştirdi. Araştırmalardan biri, Birleşmiş Milletler Dünya Besin Örgütü (FAO)’nün ‘Rapa Whelk Research Survey in the Western Coastal Waters of Turkey’ isimli proje. Oburu ise Etraf, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı takviyeli Türkiye Denizlerinde Bütünleşik İzleme faaliyetleri kapsamında 2021 yılı yaz devri Kuzey Ege (Saros Körfezi, Edremit Körfez), Marmara Denizi ve Batı Karadeniz’de trol çalışması, balık ve omurgasız biyoçeşitliliği ve deniz çöpleri araştırması.
18 Ekim ile 7 Kasım tarihleri içinde 21 gün boyunca, 8 mürettebatlı gemiyle denizde araştırma yapan 5 araştırmacı, elde ettikleri dataları ocak ayında, Birleşmiş Milletler Dünya Besin Örgütü (FAO) ile Etraf, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na sunacak.
“21 GÜNLÜK BİR ARAŞTIRMA SEFERİ GERÇEKLEŞTİRDİK”
Seferde elde ettikleri birinci bulguları DHA’ya anlatan proje koordinatörü, İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Saadet Karakulak, “18 Ekim ile 7 Kasım tarihleri içinde 21 günlük bir araştırma seferi gerçekleştirdik. Bu seferde iki proje hedeflendi. Birincisi Birleşmiş Milletler Dünya Besin Örgütü (FAO)’nün desteklediği Rapana seferiydi. İkincisi İse Etraf ve Şehircilik Bakanlığı Takviyeli TÜBİTAK MAM koordinatörlüğünde yürütülen Batı Karadeniz’deki biyoçeşitlilik ve deniz çöpleri çalışması. Bu seferleri İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesine ilişkin R/V YUNUS-S Araştırma Gemisi ile gerçekleştirdik” dedi.
“GERÇEKLEŞEN SEL OLAYLARI daha sonraSI KARASAL BÜTÜN ÇÖPLERİN DENİZE GELDİĞİNİ GÖRDÜK”
Kastamonu ve Sinop’ta yaşanan sel felaketi daha sonrası bilhassa Batı Karadeniz’de çöp kirliliğinin arttığını söyleyen Prof. Dr. Karakulak, “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Avrupa Birliği Su Direktifi çerçevesinde 2010 yılında itibaren denizlerimizin bilhassa kıyısal alanları izleme çalışması başlattı. Bu çalışma kapsamında hem su kalitesi, hem biyoçeşitlilik, tıpkı vakitte deniz çöpleri daima olarak izleniyor. Bizler de Batı Karadeniz’i her 3 yılda bir bilhassa trol çalışması kapsamında biyoçeşitlilik ve deniz çöplerini izliyoruz. Bu izleme daha sonrası deniz çöplerinde biraz azalma olduğunu görmüştük. Hatta bu azalmadan dolayı seviniyorduk. Lakin 2021 Ağustos ayında Batı Karadeniz’de gerçekleşen sel olaylarıyla birlikte karasal bütün çöplerin denize geldiğini gördük. Denizde ağaç kütüğünden tutun, ağaç kollarına kadar bununla birlikte poşetler, şişeler, kıyafetler gördük. Şu an sel olayları sebebiyle Batı Karadeniz’de çöp olayı artmış durumda” diye konuştu.
“DENİZDE EN ÇOK PLASTİKLE KARŞILAŞMAKTAYIZ”
Prof. Dr. Karakulak, kelamlarına şöyle devam etti:
“Marmara Denizi’nde oluşan çöp kirliliğini de inceledik. Araştırmalarınızda, bilhassa insan faaliyetlerinin yaz aylarında daha ağır olması niçiniyle denizdeki çöp olaylarını daha da arttırdığını gördük. Denizde en çok plastikle karşılaşmaktayız. Bu kirliliğin canlılar üzerinde de tesirleri var. Bilhassa sel niçiniyle kıyı alanlarda suyun bulanık olması o bölgedeki canlıların ister istemez açığa gitmesine yol açıyor. Birinci seferde karşılaştığımız birtakım tipleri son seferimiz de görmedik. Görmediğimiz tiplerse, kabuklular, taraklı dediğimiz canlılar. Ortadan 2 ay geçmesine karşın selin tesirleri görmekteyiz. Deniz kirliliği ile ilgili gerekli önlemler alınmalı. Deniz kirliliği daima artmakta. Biz bu süreci düzgün yönetemediğimiz takdirde balıkçılık kaynaklarımızı kaybedeceğiz.”
“DENİZ SALYANGOZUNUN ARTIK HALİÇ’E KADAR GİRDİĞİNİ GÖRÜYORUZ”
Rapana yani deniz salyangozuna ait çalışmalardan da bahseden Prof. Dr. Karakulak, “İlk projemiz olan Rapana seferinde çalışma alanımız Kırklareli İğneada ile Sinop içinde gerçekleşti. Toplam 83 istasyonda algarna çekimleri yaptık. Deniz salyangozu yani Rapana olarak bildiğimiz cins aslında 1950’li senelerda birinci kere bir geminin balast sularıyla giriş yapan istilacı bir cins. Deniz salyangozu da bir balıkçılık deposudur. Bu balıkçılık kaynağının sürdürülebilirliği için bir araştırma yapılması gerekiyordu. Biz de birinci kere 2020 yılında tüm Karadeniz ülkeleriyle hem de bilimsel çalışma başlattık ve 2021 Ekim ayında bu çalışmanın üçüncüsünü gerçekleştirdik. İki yıllık çalışmamızda deniz salyangozunun stokunda azalmanın olduğunu gördük. Deniz salyangozunun üzerinde çok bir av baskısı var. hem de birinci deniz salyangozunun birinci giriş yaptığı yer Karadeniz olarak biliniyor. Lakin günümüzde artık Marmara Denizi’nde de avlanıldığını hatta Haliç’e kadar girdiğini görüyoruz” sözlerini kullandı.
İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi’nde bakılırsav yapan 5 araştırmacı, İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesine ilişkin R/V Yunus-S araştırma gemisiyle iki farklı araştırma gerçekleştirdi. Araştırmalardan biri, Birleşmiş Milletler Dünya Besin Örgütü (FAO)’nün ‘Rapa Whelk Research Survey in the Western Coastal Waters of Turkey’ isimli proje. Oburu ise Etraf, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı takviyeli Türkiye Denizlerinde Bütünleşik İzleme faaliyetleri kapsamında 2021 yılı yaz devri Kuzey Ege (Saros Körfezi, Edremit Körfez), Marmara Denizi ve Batı Karadeniz’de trol çalışması, balık ve omurgasız biyoçeşitliliği ve deniz çöpleri araştırması.
18 Ekim ile 7 Kasım tarihleri içinde 21 gün boyunca, 8 mürettebatlı gemiyle denizde araştırma yapan 5 araştırmacı, elde ettikleri dataları ocak ayında, Birleşmiş Milletler Dünya Besin Örgütü (FAO) ile Etraf, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na sunacak.
“21 GÜNLÜK BİR ARAŞTIRMA SEFERİ GERÇEKLEŞTİRDİK”
Seferde elde ettikleri birinci bulguları DHA’ya anlatan proje koordinatörü, İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Saadet Karakulak, “18 Ekim ile 7 Kasım tarihleri içinde 21 günlük bir araştırma seferi gerçekleştirdik. Bu seferde iki proje hedeflendi. Birincisi Birleşmiş Milletler Dünya Besin Örgütü (FAO)’nün desteklediği Rapana seferiydi. İkincisi İse Etraf ve Şehircilik Bakanlığı Takviyeli TÜBİTAK MAM koordinatörlüğünde yürütülen Batı Karadeniz’deki biyoçeşitlilik ve deniz çöpleri çalışması. Bu seferleri İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesine ilişkin R/V YUNUS-S Araştırma Gemisi ile gerçekleştirdik” dedi.
“GERÇEKLEŞEN SEL OLAYLARI daha sonraSI KARASAL BÜTÜN ÇÖPLERİN DENİZE GELDİĞİNİ GÖRDÜK”
Kastamonu ve Sinop’ta yaşanan sel felaketi daha sonrası bilhassa Batı Karadeniz’de çöp kirliliğinin arttığını söyleyen Prof. Dr. Karakulak, “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Avrupa Birliği Su Direktifi çerçevesinde 2010 yılında itibaren denizlerimizin bilhassa kıyısal alanları izleme çalışması başlattı. Bu çalışma kapsamında hem su kalitesi, hem biyoçeşitlilik, tıpkı vakitte deniz çöpleri daima olarak izleniyor. Bizler de Batı Karadeniz’i her 3 yılda bir bilhassa trol çalışması kapsamında biyoçeşitlilik ve deniz çöplerini izliyoruz. Bu izleme daha sonrası deniz çöplerinde biraz azalma olduğunu görmüştük. Hatta bu azalmadan dolayı seviniyorduk. Lakin 2021 Ağustos ayında Batı Karadeniz’de gerçekleşen sel olaylarıyla birlikte karasal bütün çöplerin denize geldiğini gördük. Denizde ağaç kütüğünden tutun, ağaç kollarına kadar bununla birlikte poşetler, şişeler, kıyafetler gördük. Şu an sel olayları sebebiyle Batı Karadeniz’de çöp olayı artmış durumda” diye konuştu.
“DENİZDE EN ÇOK PLASTİKLE KARŞILAŞMAKTAYIZ”
Prof. Dr. Karakulak, kelamlarına şöyle devam etti:
“Marmara Denizi’nde oluşan çöp kirliliğini de inceledik. Araştırmalarınızda, bilhassa insan faaliyetlerinin yaz aylarında daha ağır olması niçiniyle denizdeki çöp olaylarını daha da arttırdığını gördük. Denizde en çok plastikle karşılaşmaktayız. Bu kirliliğin canlılar üzerinde de tesirleri var. Bilhassa sel niçiniyle kıyı alanlarda suyun bulanık olması o bölgedeki canlıların ister istemez açığa gitmesine yol açıyor. Birinci seferde karşılaştığımız birtakım tipleri son seferimiz de görmedik. Görmediğimiz tiplerse, kabuklular, taraklı dediğimiz canlılar. Ortadan 2 ay geçmesine karşın selin tesirleri görmekteyiz. Deniz kirliliği ile ilgili gerekli önlemler alınmalı. Deniz kirliliği daima artmakta. Biz bu süreci düzgün yönetemediğimiz takdirde balıkçılık kaynaklarımızı kaybedeceğiz.”
“DENİZ SALYANGOZUNUN ARTIK HALİÇ’E KADAR GİRDİĞİNİ GÖRÜYORUZ”
Rapana yani deniz salyangozuna ait çalışmalardan da bahseden Prof. Dr. Karakulak, “İlk projemiz olan Rapana seferinde çalışma alanımız Kırklareli İğneada ile Sinop içinde gerçekleşti. Toplam 83 istasyonda algarna çekimleri yaptık. Deniz salyangozu yani Rapana olarak bildiğimiz cins aslında 1950’li senelerda birinci kere bir geminin balast sularıyla giriş yapan istilacı bir cins. Deniz salyangozu da bir balıkçılık deposudur. Bu balıkçılık kaynağının sürdürülebilirliği için bir araştırma yapılması gerekiyordu. Biz de birinci kere 2020 yılında tüm Karadeniz ülkeleriyle hem de bilimsel çalışma başlattık ve 2021 Ekim ayında bu çalışmanın üçüncüsünü gerçekleştirdik. İki yıllık çalışmamızda deniz salyangozunun stokunda azalmanın olduğunu gördük. Deniz salyangozunun üzerinde çok bir av baskısı var. hem de birinci deniz salyangozunun birinci giriş yaptığı yer Karadeniz olarak biliniyor. Lakin günümüzde artık Marmara Denizi’nde de avlanıldığını hatta Haliç’e kadar girdiğini görüyoruz” sözlerini kullandı.