Birçok profesyonel sporcu çocuklarını çok dilli yetiştiriyor. Bunun beyin üzerinde olumlu bir etkisi olabilir. Çokdilli eğitimle ilgili çalışmalar bunu söylüyor.
İster Bastian Schweinsteiger ve Ana Ivanović, ister Dirk ve Jessica Nowitzki, ister İlkay ve Sara Gündoğan: Tüm bu uluslararası sporcu ve ünlü çiftler, çocuklarını çok dilli olarak yetiştiriyor. Her ebeveyn genellikle kendi ana dilini konuşur, ancak evdeki aile dili genellikle İngilizcedir. Hatta bazen daha da fazla dil konuşuluyor.
Alman milli takımının kaptanı, “Bild am Sonntag” gazetesine verdiği röportajda, bir yaşındaki oğlunun sadece Fransızca (eşi Sara'nın ana dili), Almanca ve Türkçe'nin yanı sıra İtalyanca ve İspanyolca da duyduğunu söyledi. Sara Gündoğan uzun süre İtalya'da yaşadığı için İtalyanca, aile Barselona'da yaşadığı için İspanyolca. Evde İngilizce konuşuyorlar.
Almanya'nın İskoçya'yı 5-1 yenmesinin ardından Gündoğan, oğlunu gururla karşıladı. (Kaynak: İMAGO)
Peki çok dillilik çocuklara ne yapar? Çocuğun beyni bunalmış mı yoksa farklı izlenimlerle iyi başa çıkabiliyor mu? Uzmanlar bunun nasıl doğru yapılacağı konusunda ne öneriyor?
Önceki varsayımların aksine, araştırmalar artık çocukların çok dillilik ile iyi başa çıkabildiklerini gösteriyor.
Örneğin iki dilli olarak büyüyen çocuklar, başlangıçtan itibaren her dil için ayrı dil sistemleri geliştirirler. Çocuklar dilleri karıştırdığında (buna kod değiştirme denir), bu onların öğrendikleri kelimeleri “verimli” bir şekilde kullandıklarının veya genellikle dilleri karıştıran çevrelerindeki yetişkinleri taklit ettiklerinin bir işaretidir.
Ancak çok dilliliğin dil gelişim bozukluklarına yol açtığına dair bilimsel bir kanıt bulunmamaktadır. Bunun yerine uzmanlar bu tür gelişim bozukluklarının genellikle doğuştan olduğuna inanıyor. Ancak çok dilli olarak büyüyen çocuklarda olabilecek şey, başlangıçta tek dilli olarak büyüyen çocuklara göre tek dilde daha az kelime kullanmalarıdır.
Ancak öğrenilen tüm dillerdeki kelime dağarcığına bakarsanız, araştırmalar bunun tek dilli olarak büyüyen bir çocuğunki kadar kapsamlı olabileceğini gösteriyor. Bir çocuğun dil becerilerini değerlendirmek için bazı bilim insanları “kavramsal kelime dağarcığına” güveniyor. Soru şudur: Çocuk herhangi bir dilde bir kavramı tanıyor mu ve onun için doğru kelimeleri buluyor mu?
Birçok araştırmacı, zamanla, aktif olarak konuşulan çevre dillerdeki kelime dağarcığının birbirine yakınlaşacağına ve tüm dillerdeki “girdinin” artacağına inanıyor.
Çok dilli olarak büyüyen çocuklarla iletişim kurmak için ebeveynlerin ve çevrenin kullanabileceği çeşitli stratejiler vardır. Yerleşik stratejilerden biri, bir kişinin çocukla sürekli olarak aynı dili konuştuğu “tek kişi, tek dil” yaklaşımıdır. Bir dilin konuma özgü kullanımı da bilinmektedir, örneğin: evde aile dili kullanılır (örneğin İngilizce), ülke dışında dil kullanılır (örneğin İspanyolca).
Son olarak “etkinliğe dayalı yöntem” adı verilen yöntem var: Aile üyeleri yemek yerken Almanca, oyun oynarken ise İngilizce konuşuyor. Veya zamana dayalı yöntem: örneğin sabah kalktıktan sonra Türkçe, gündüz İngilizce ve akşam Fransızca. Eğer hata yapmaktan korkuyorsanız araştırmalar “mükemmel” strateji diye bir şeyin olmadığını gösteriyor.
Bremen Uygulamalı Bilimler Üniversitesi'nde konuşma terapisi profesörü Wiebke Scharff Rethfeldt, Deutsche Welle'ye şöyle konuştu: “Bu, çocuğun dil becerilerini mümkün olduğunca sık ve çeşitli şekilde uyarmakla ilgilidir.” Bu nedenle çocuklarla mümkün olduğunca çok sayıda farklı şey hakkında ebeveynlerin ve etraflarındakilerin kendilerini en rahat hissettikleri dilde konuşmak önemlidir.
Artık bilimsel görüş, çok dilli eğitimin beyin üzerinde olumlu bir etkiye sahip olduğu yönünde yerleşik hale geldi. Nöral bağlantılar güçlendirildiğinden beyin daha “esnek” çalışabilir; örneğin görevler arasında daha iyi geçiş yapılabilir, ilgisiz bilgiler engellenebilir ve problemler çözülebilir.
İster Bastian Schweinsteiger ve Ana Ivanović, ister Dirk ve Jessica Nowitzki, ister İlkay ve Sara Gündoğan: Tüm bu uluslararası sporcu ve ünlü çiftler, çocuklarını çok dilli olarak yetiştiriyor. Her ebeveyn genellikle kendi ana dilini konuşur, ancak evdeki aile dili genellikle İngilizcedir. Hatta bazen daha da fazla dil konuşuluyor.
Alman milli takımının kaptanı, “Bild am Sonntag” gazetesine verdiği röportajda, bir yaşındaki oğlunun sadece Fransızca (eşi Sara'nın ana dili), Almanca ve Türkçe'nin yanı sıra İtalyanca ve İspanyolca da duyduğunu söyledi. Sara Gündoğan uzun süre İtalya'da yaşadığı için İtalyanca, aile Barselona'da yaşadığı için İspanyolca. Evde İngilizce konuşuyorlar.
Almanya'nın İskoçya'yı 5-1 yenmesinin ardından Gündoğan, oğlunu gururla karşıladı. (Kaynak: İMAGO)
Peki çok dillilik çocuklara ne yapar? Çocuğun beyni bunalmış mı yoksa farklı izlenimlerle iyi başa çıkabiliyor mu? Uzmanlar bunun nasıl doğru yapılacağı konusunda ne öneriyor?
Önceki varsayımların aksine, araştırmalar artık çocukların çok dillilik ile iyi başa çıkabildiklerini gösteriyor.
Örneğin iki dilli olarak büyüyen çocuklar, başlangıçtan itibaren her dil için ayrı dil sistemleri geliştirirler. Çocuklar dilleri karıştırdığında (buna kod değiştirme denir), bu onların öğrendikleri kelimeleri “verimli” bir şekilde kullandıklarının veya genellikle dilleri karıştıran çevrelerindeki yetişkinleri taklit ettiklerinin bir işaretidir.
Ancak çok dilliliğin dil gelişim bozukluklarına yol açtığına dair bilimsel bir kanıt bulunmamaktadır. Bunun yerine uzmanlar bu tür gelişim bozukluklarının genellikle doğuştan olduğuna inanıyor. Ancak çok dilli olarak büyüyen çocuklarda olabilecek şey, başlangıçta tek dilli olarak büyüyen çocuklara göre tek dilde daha az kelime kullanmalarıdır.
- Ayrıca şunu okuyun: Bebekler ana dillerini çok erken tanıyor
Ancak öğrenilen tüm dillerdeki kelime dağarcığına bakarsanız, araştırmalar bunun tek dilli olarak büyüyen bir çocuğunki kadar kapsamlı olabileceğini gösteriyor. Bir çocuğun dil becerilerini değerlendirmek için bazı bilim insanları “kavramsal kelime dağarcığına” güveniyor. Soru şudur: Çocuk herhangi bir dilde bir kavramı tanıyor mu ve onun için doğru kelimeleri buluyor mu?
Birçok araştırmacı, zamanla, aktif olarak konuşulan çevre dillerdeki kelime dağarcığının birbirine yakınlaşacağına ve tüm dillerdeki “girdinin” artacağına inanıyor.
Çok dilli olarak büyüyen çocuklarla iletişim kurmak için ebeveynlerin ve çevrenin kullanabileceği çeşitli stratejiler vardır. Yerleşik stratejilerden biri, bir kişinin çocukla sürekli olarak aynı dili konuştuğu “tek kişi, tek dil” yaklaşımıdır. Bir dilin konuma özgü kullanımı da bilinmektedir, örneğin: evde aile dili kullanılır (örneğin İngilizce), ülke dışında dil kullanılır (örneğin İspanyolca).
Son olarak “etkinliğe dayalı yöntem” adı verilen yöntem var: Aile üyeleri yemek yerken Almanca, oyun oynarken ise İngilizce konuşuyor. Veya zamana dayalı yöntem: örneğin sabah kalktıktan sonra Türkçe, gündüz İngilizce ve akşam Fransızca. Eğer hata yapmaktan korkuyorsanız araştırmalar “mükemmel” strateji diye bir şeyin olmadığını gösteriyor.
Bremen Uygulamalı Bilimler Üniversitesi'nde konuşma terapisi profesörü Wiebke Scharff Rethfeldt, Deutsche Welle'ye şöyle konuştu: “Bu, çocuğun dil becerilerini mümkün olduğunca sık ve çeşitli şekilde uyarmakla ilgilidir.” Bu nedenle çocuklarla mümkün olduğunca çok sayıda farklı şey hakkında ebeveynlerin ve etraflarındakilerin kendilerini en rahat hissettikleri dilde konuşmak önemlidir.
Artık bilimsel görüş, çok dilli eğitimin beyin üzerinde olumlu bir etkiye sahip olduğu yönünde yerleşik hale geldi. Nöral bağlantılar güçlendirildiğinden beyin daha “esnek” çalışabilir; örneğin görevler arasında daha iyi geçiş yapılabilir, ilgisiz bilgiler engellenebilir ve problemler çözülebilir.