KKTC Cumhurbaşkanlığı’ndan BMGK’nın Kapalı Maraş açıklamasına reaksiyon
Cumhurbaşkanlığından yapılan yazılı açıklamada, BMGK Devir Başkanlığı’ndan dün yapılan açıklamaya cevap verildi. Açıklamada, “BMGK’nın Periyot Başkanlığı’nın 23 Temmuz 2021 tarihinde yapmış olduğu açıklamayı Rum tarafı ve Yunanistan’ın baskıları karşısında günü kurtarmaya yönelik prensipsiz bir açıklama olarak kıymetlendiriyoruz. Dışişleri Bakanlığımız bu bahiste gerekli açıklamayı yapmış olmakla bir arada, aşağıdaki konuları bir defa daha hatırlatmakta yarar görüyoruz.” tabirleri yer aldı.
BMGK’nin 550 (1984) ve 789 (1992) sayılı kararlarıyla Güvenlik Kurulu Periyot Başkanlığı’nın 9 Ekim 2020 tarihindeki açıklamasının, Maraş’ın rastgele bir yerine sakinleri haricinde oburlarının yerleşimini engellemeye ve bunu mümkün kılabilmek için kelam konusu bölgenin BM idaresine devredilmesini sağlamaya yönelik olduğu hatırlatılan açıklamada, bölgenin (Maraş) BM idaresine zamanının, bölgeye eski sakinlerinin haricinde oburlarının yerleşmesini önlemeye yönelik bir araç olarak öngörüldüğü kaydedildi.
Açıklamada, “Kapalı Maraş açılımı ile Kıbrıs Türk tarafı tam da BM Güvenlik Kurulu kararları ile 2020 Başkanlık Açıklamasının öngördüğü gayesi yerine getirmektedir. Kıbrıs Türk tarafı milletlerarası hukuka uygun biçimde Kapalı Maraş’ı münhasıran eski sakinlerine açacağına bakılırsa bunu mümkün kılabilmek için kelamı edilen kararlarda öngörülen bölgenin BM idaresine evresi artık anlamsız kalmaktadır. Güvenlik Kurulu Periyot Başkanlığı’nın 23 Temmuz 2021 tarihinde yapmış olduğu açıklama geçmiş kararlar ve açıklamanın hedefini göz arkası etmekte ve ne yazık ki Rum tarafının baskısı altında temel maksadın gerçekleşmesini engelleyecek biçimde manasını yitirmiş olan bir ögesi öne çıkarmaktadır. Bu niçinle bu sonucu, Kapalı Maraş bölgesindeki hak sahiplerinin haklarına kavuşmalarının önüne bir mani çıkarma teşebbüsü olarak görüyor ve kınıyoruz.” sözlerine yer verildi.
“Kıbrıs’ta iki halk ve iki hâkim devlet olduğu gerçeğini hatırlatmak isteriz”
BM Genel Sekreteri’nin Nisan’da Cenevre’de gerçekleştirilen gayriresmi Kıbrıs görüşmesinin gerisinde, alandaki gerçeklere dayanarak, Kıbrıs’ta iki taraf içinde resmi müzakereleri başlamak için ortak bir taban olmadığını kabul ettiği kaydedilen açıklamada, bu biçimde bir tabanın oluşturulması için Üst Seviye BM vazifelisi Jane Holl Lute’un çalışmalar yürüttüğü açıklandı.
Açıklamada, “Güvenlik Kurulu Lideri’nin kelamda ‘Kıbrıs halkının’ istekleri doğrultusunda siyasi eşitliğe sahip iki toplumlu, iki bölgeli bir federasyona dayalı kalıcı, kapsamlı ve adil bir tahlile olan bağlılıktan ve Genel Sekreter’e verdiği dayanaktan kelam etmesini önemli bir çelişki olarak görüyoruz. Bu vesileyle, Kıbrıs’ta, hâkim eşit ve eşit memleketler arası statü hakkına sahip iki halk ve iki hâkim devlet olduğu gerçeğini hatırlatmak isteriz.” değerlendirmesi yer aldı.
Açıklamada, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın, Cenevre’de düzenlenen 5 BM gayriresmi toplantısı sırasında yaptığı teklifler tabanında Kıbrıs Türk tarafının hükümran eşitliği ve eşit memleketler arası statüsüne dayalı sürdürülebilir, kazan-kazan bir muahedeye varılması gayretlerine devam edeceği de vurgulandı.
Cumhurbaşkanlığından yapılan yazılı açıklamada, BMGK Devir Başkanlığı’ndan dün yapılan açıklamaya cevap verildi. Açıklamada, “BMGK’nın Periyot Başkanlığı’nın 23 Temmuz 2021 tarihinde yapmış olduğu açıklamayı Rum tarafı ve Yunanistan’ın baskıları karşısında günü kurtarmaya yönelik prensipsiz bir açıklama olarak kıymetlendiriyoruz. Dışişleri Bakanlığımız bu bahiste gerekli açıklamayı yapmış olmakla bir arada, aşağıdaki konuları bir defa daha hatırlatmakta yarar görüyoruz.” tabirleri yer aldı.
BMGK’nin 550 (1984) ve 789 (1992) sayılı kararlarıyla Güvenlik Kurulu Periyot Başkanlığı’nın 9 Ekim 2020 tarihindeki açıklamasının, Maraş’ın rastgele bir yerine sakinleri haricinde oburlarının yerleşimini engellemeye ve bunu mümkün kılabilmek için kelam konusu bölgenin BM idaresine devredilmesini sağlamaya yönelik olduğu hatırlatılan açıklamada, bölgenin (Maraş) BM idaresine zamanının, bölgeye eski sakinlerinin haricinde oburlarının yerleşmesini önlemeye yönelik bir araç olarak öngörüldüğü kaydedildi.
Açıklamada, “Kapalı Maraş açılımı ile Kıbrıs Türk tarafı tam da BM Güvenlik Kurulu kararları ile 2020 Başkanlık Açıklamasının öngördüğü gayesi yerine getirmektedir. Kıbrıs Türk tarafı milletlerarası hukuka uygun biçimde Kapalı Maraş’ı münhasıran eski sakinlerine açacağına bakılırsa bunu mümkün kılabilmek için kelamı edilen kararlarda öngörülen bölgenin BM idaresine evresi artık anlamsız kalmaktadır. Güvenlik Kurulu Periyot Başkanlığı’nın 23 Temmuz 2021 tarihinde yapmış olduğu açıklama geçmiş kararlar ve açıklamanın hedefini göz arkası etmekte ve ne yazık ki Rum tarafının baskısı altında temel maksadın gerçekleşmesini engelleyecek biçimde manasını yitirmiş olan bir ögesi öne çıkarmaktadır. Bu niçinle bu sonucu, Kapalı Maraş bölgesindeki hak sahiplerinin haklarına kavuşmalarının önüne bir mani çıkarma teşebbüsü olarak görüyor ve kınıyoruz.” sözlerine yer verildi.
“Kıbrıs’ta iki halk ve iki hâkim devlet olduğu gerçeğini hatırlatmak isteriz”
BM Genel Sekreteri’nin Nisan’da Cenevre’de gerçekleştirilen gayriresmi Kıbrıs görüşmesinin gerisinde, alandaki gerçeklere dayanarak, Kıbrıs’ta iki taraf içinde resmi müzakereleri başlamak için ortak bir taban olmadığını kabul ettiği kaydedilen açıklamada, bu biçimde bir tabanın oluşturulması için Üst Seviye BM vazifelisi Jane Holl Lute’un çalışmalar yürüttüğü açıklandı.
Açıklamada, “Güvenlik Kurulu Lideri’nin kelamda ‘Kıbrıs halkının’ istekleri doğrultusunda siyasi eşitliğe sahip iki toplumlu, iki bölgeli bir federasyona dayalı kalıcı, kapsamlı ve adil bir tahlile olan bağlılıktan ve Genel Sekreter’e verdiği dayanaktan kelam etmesini önemli bir çelişki olarak görüyoruz. Bu vesileyle, Kıbrıs’ta, hâkim eşit ve eşit memleketler arası statü hakkına sahip iki halk ve iki hâkim devlet olduğu gerçeğini hatırlatmak isteriz.” değerlendirmesi yer aldı.
Açıklamada, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın, Cenevre’de düzenlenen 5 BM gayriresmi toplantısı sırasında yaptığı teklifler tabanında Kıbrıs Türk tarafının hükümran eşitliği ve eşit memleketler arası statüsüne dayalı sürdürülebilir, kazan-kazan bir muahedeye varılması gayretlerine devam edeceği de vurgulandı.