Neden kenar mahalleler ve kırsal bölgeler daha fazla etkileniyor?

KıtlamA

New member



Son yıllarda yaşanan sıcak ve kuraklık dönemleriyle birlikte eski bir sorun geri dönüyor: ozon. Uzmanlar zehirli gaz konusunda acilen uyarıyor.


Ozon seviyeleri şu anda Almanya’nın birçok bölgesinde yüksek. Ancak çoğu durumda özel hava durumu hizmetleri, yetkililer harekete geçmeden çok önce yüksek düzeyde kirletici madde konusunda uyarıda bulunuyor. Sonuçta Federal Çevre Ajansı, metreküp başına 180 mikrogramlık ozon eşiğine ulaşılıncaya kadar kamuoyunu bilgilendirmekle yükümlü değil.


Artık çok geç, uzmanlarım. Meteorolog Jörg Kachelmann geçtiğimiz günlerde Twitter’da daha düşük ozon seviyelerinin zararlı etkileri konusunda uyardı.


Kachelmann, “Hava son derece sağlıksız, çocuklar ve gençler için kalıcı hasar riski taşıyor” diyor. Ayrıca Almanya’daki ozon kirliliğini gösteren bir harita da yayınladı. Ortalama 120 civarında değerler ve metreküp başına 160 mikrograma kadar pik değerler görüldü.


Ozon zehirli bir karışımdır


Arkasında ne var? Ozon nedir bu arada? Özünde ikincil kirletici olarak adlandırılan bir maddedir. Gaz, tümü insan yapımı kaynaklardan gelen öncüllerden oluşur: ulaşım, enerji endüstrisi (öncelikle petrol ve gaz endüstrisi) ve tarım. Yoğun güneş ışınımına bağlı olarak öksürüğe, gözlerde sulanmaya, nefes almada güçlüklere ve hatta nefes darlığına neden olabilecek toksik bir karışım oluştururlar.


Çoğu zaman bilinmeyen şey: Ozon büyük şehirlerde görülen bir olgu değildir. Federal Çevre Ajansı, en yüksek değerlerin şehir içlerinde bulunmadığını, ancak dış mahallelerde ve komşu kırsal alanlarda en yüksek olduğunu açıklıyor.


Sebebi: Ozon, araba egzoz gazlarındaki nitrojen monoksit ile reaksiyona girer. Bir dereceye kadar ozonu tüketiyor. Yani daha fazla arabanın olduğu yerde ozon konsantrasyonu daha düşük, ancak diğer yükler artıyor. Bunlar partikül madde ve karbondioksiti içerir. Ancak ozon rüzgarla birlikte şehirlerden taşınıyor.


Maruziyet şehir içi bölgelerde en yüksek değil


Ve çoğu zaman pek bilinmeyen bir şey de var: En yüksek ozon konsantrasyonu, güneşin en yüksek olduğu öğle saatlerinde görülmez. Bunun yerine uzmanlar zirveyi öğleden sonra 14.00 ile 17.00 arasında görüyor


Federal Çevre Ajansı’ndan hava uzmanı Ute Dauert şunları söylüyor: “Isı, ozon ve UV radyasyonunun birleşimi özellikle yaşlılar, daha önce hastalığı olanlar ve çocuklar için tehlikelidir. Dışarıda çalışan insanlar da yüksek risk altındadır.” Burada üç faktör rol oynadı: Açık havada geçirilen sürenin uzunluğu, ozon konsantrasyonunun seviyesi ve fiziksel efor (örneğin koşu veya ağır fiziksel iş yapılması).


Metreküp başına 180 mikrogramlık eşik değerinden itibaren Federal Çevre Ajansı, sorumlu makam olarak halkı bilgilendirmek zorundadır. Bunun özellikle hassas nüfus gruplarının sağlığını korumak olduğunu vurguluyor. Genel nüfusa yönelik bir uyarının metreküp başına yalnızca 240 mikrogram (ortalama bir saatin üzerinde) olarak verilmesi gerekmektedir.


Hedef değer yalnızca 25 günde aşılmalıdır


Ama artık çok geç değil mi? Deutsche Umwelthilfe Trafik ve Hava Kirliliği Kontrolü Başkanı Dorothee Saar, “Bir şey açık: 120 ila 140 mikrogramlık konsantrasyonlar bile zaten hasta, zayıflamış veya yaşlı insanlar için risk oluşturabilir” diye açıklıyor. “Avrupa’da her yıl ozondan dolayı 24.000 erken ölümün meydana geldiği tahmin ediliyor. Bu veriler ortada.”


Ozonun özelliği: Maruz kalmanın sınır değeri yoktur, hedef değeri vardır. Saar: “Ozon için uzun vadeli hedef değer aslında ortalama sekiz saatte metreküp başına 120 mikrogramdır. Bu değerin yılda 25 günden fazla aşılmaması gerekir” diyor Saar.


Bu değerin bir rehber olarak kullanılması gerektiğini öne sürüyor: “Ayrıca halkın bilgi sağlaması gereken değeri de önemli ölçüde azaltabilirsiniz.”


Açık olan bir şey var: İklim değişikliği sorunu daha da körüklüyor. Saar, “Sağlığa zararlı olmayan konsantrasyonlara ulaşma hedefinden daha da uzaklaşıyoruz” diye uyarıyor. Hava durumu sorunu çözmeyecek, aksine daha da kötüleştirecek. “Güneşli günlerin sayısı artıyor ve UV radyasyonu ozon oluşumunu kolaylaştırıyor.” Bu nedenle soruna siyasi çözümler üretilmesi gerekiyordu.