Neden seni hasta edebilir?

KıtlamA

New member
Doktorlar çok fazla et tüketiminin kanser riskini artırdığı konusunda defalarca uyarıyor. Peki et sağlığınız için neden bu kadar riskli? Hayvansal ürün vücutta hangi mekanizmaları harekete geçirir? Haberler bir kanser uzmanına sordu.


Alman Beslenme Derneği ölçülü et tüketimini tavsiye ediyor ve haftada 300 gramdan fazla tüketilmemesini tavsiye ediyor. Çünkü etin, özellikle de domuz eti, dana eti, kuzu eti ve keçi gibi kırmızı etlerin potansiyel olarak kanserojen olduğu düşünülüyor. Et işlenirse (örneğin tütsülenir, tuzlanır veya kurutulursa) risk daha da artar.


Yüksek et tüketimi kolon ve mide kanserini teşvik ediyor


Alman Kanser Araştırma Merkezi (DKFZ) Kanser Bilgi Servisi (KID) başkanı Dr. Susanne Weg-Remers, “Et tüketiminin artmasıyla birlikte kolon kanseri riski de artıyor” diyor. “Mide tümörlerine yakalanma riski de artıyor.” Uzmana göre etin kalın bağırsakta uzun süre kalması bu durumun etkenlerinden biri.


Et sindirildiğinde kanserojen maddeler üretilir
Peki eti tabağınızdaki en büyük kanser risk faktörü yapan şey tam olarak nedir? Kanser uzmanına göre çeşitli faktörler bir araya geliyor. Kırmızı et, daha fazla miktarda safra asidinin salınmasına neden olur. Bu safra asitlerinin parçalanma ürünleri aynı zamanda kanser riskini artırabilecek olanları da içerir.


Gömülü içerik simgesi resmi


Göm


Etteki virüslerin kanser riski üzerindeki etkisi nedir?


Bilim adamlarının şu anda araştırdığı bir diğer risk faktörü de ette bulunan virüslerin etkisidir. Weg-Remers, “Bilimsel olarak bu henüz kesin olarak açıklığa kavuşturulmadı. Ancak etteki virüslerin kanseri teşvik edici bir etkiye sahip olabileceğine dair kanıtlar var. Araştırma daha ileri gidene kadar yapabilecekleriniz: Etinizi iyi pişirin” tavsiyesinde bulunuyor.


Tedavi edilmiş, tuzlanmış ve tütsülenmiş etlerden kaçınmak daha iyidir
Hazırlama yöntemi de kanser riski açısından önemli rol oynuyor. Özellikle kurutulmuş ve tütsülenmiş et ve sosis ürünleri riskli kabul edilmektedir. Weg-Remers, “Kırmızı veya beyaz et, hatta balık olması fark etmez” diyor. Kürlenmiş ürünlerde kullanılan nitratlar vücutta nitrit adı verilen diğer nitrojen bileşiklerine dönüştürülür. Bağırsak bakterileri bu süreçte özellikle rol oynar. Nitrit, protein yapı taşlarıyla birlikte bağırsakta nitrozamin adı verilen maddeleri oluşturur. Nitrozaminlerin kanseri teşvik edici etkisi olduğu söyleniyor.


Etteki yüksek demir içeriği risk oluşturuyor


Özellikle kırmızı ette bulunan yüksek demir içeriği de olumsuz etkiye sahiptir. Kanser uzmanı, “Demir, hayvansal proteinlerle birlikte, nitrozo bileşikleri olarak bilinen kanseri teşvik eden moleküller oluşturabilir” diye açıklıyor ve ekliyor: “Özellikle kızarma nedeniyle oluşan yüksek sıcaklıklar, molekül oluşumunu tetikliyor. Bu nedenle et önemlidir, kesinlikle tavsiye edilir.”


Kızartma, kanseri teşvik eden maddelerin üretilmesine neden olur
Etin kızartılması, ızgaralanması ve tütsülenmesiyle ilgili başka bir tehlike daha vardır: polisiklik aromatik hidrokarbonlar veya kısaca PAH'lar, etin üzerinde biriken yanık bölgelerde ve is parçacıklarında bulunur. Weg-Remers, “PAH'ların mutajenik oldukları, yani genetik değişikliklere neden oldukları için kansere neden olan bir etkisi var” diyor.


Obezite: Birçok kanser türü için önemli bir risk faktörü


Ayrıca birçok et yemeğinin kalorisi oldukça yüksektir. Dünya Sağlık Örgütü'ne göre obezite, kolon kanseri, karaciğer kanseri, prostat kanseri, meme kanseri, safra kesesi kanseri, rahim kanseri ve böbrek kanseri dahil olmak üzere çeşitli tümör türlerinin gelişimi ile ilişkilidir. Kanser uzmanı, “Mevcut araştırmalara göre hayvansal yağ, kanseri teşvik eden herhangi bir madde içermiyor, ancak genellikle yüksek kalori yoğunluğu nedeniyle obeziteyi teşvik ediyor” diye açıklıyor.


“Obezite çok riskli çünkü vücut yağı, özellikle de göbek yağı, hücre büyümesini ve bölünmesini hızlandıran artan miktarda haberci madde salgılıyor.” Bu genetik bilgideki hataları teşvik eder. Ayrıca metabolik olarak aktif haberci maddeler vücutta iltihabi reaksiyonları teşvik eder. İltihaplı doku malign değişikliklere daha duyarlıdır.